Gündem/ 2 Ekim 2023 / METİN KURT / 181 kez okundu

BATUR,”Dik duruş, AB’nin karşısına çıkıp, “Senin sığınmacı çöplüğün olmayacağım” diyebilecek güce sahip olmaktır.”

Zafer Parti Sözcüsü Uğur Batur, Türkiye gündemi ile alakalı görüşlerini düzenlediği bir basın toplantısı ile kamuoyuna aktardı:

Uğur Batur:  ’’ Öncelikle dün yaşanan üzücü olay için İçişleri Bakanlığı’na tekrar geçmiş olsun diyor ve yaralı polislerimize acil şifalar diliyorum. Terörün her türlüsünü, şiddetle kınıyoruz.

Dün, Meclis’in açılışında Sayın Cumhurbaşkanı bir konuşma yaptı. Bu meclis konuşması, tek tek ele alındığında ileriki günlerde nelerle karşılaşacağımızın net bir göstergesiydi. Peki, bu konuşmada neler dedi Sayın Cumhurbaşkanı? Öncelikle malum uzun zamandan beri hedefinde olan Anayasanın değiştirilmesi konusu yine gündemdeydi. Bu konuyla ilgili “Türkiye’yi 12 Eylül’de darbe yönetiminin, 41 yıl önce milletimizin sırtına sardığı mevcut Anayasa kamburundan kurtarmak, hepimizin en öncelikli sorunudur. 41 yılda uğradığı, irili ufaklı 20’den fazla değişikle adeta yamalı bohçaya dönen bu Anayasanın 2023 ün Türkiye’sini taşıyamadığı açıktır.” dedi. Sayın Erdoğan unuttunuz galiba; bu Anayasa en çok sizin zamanınızda değişti. Hatta başkanlık sistemini bile Anayasa değişikliği ile siz getirdiniz. 12 Eylül’den bu yana 85 adet maddesi değişmiş. Şimdi çıkıyorsunuz Anayasa hükümlerine uymayarak Anayasayı değiştirmeye çalışıyorsunuz.

Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın geçenlerde katıldığı canlı yayında söylediği gibi, “Bu parlamento kurucu iktidar değildir. Bu iktidar tali iktidardır. Tali iktidar ise Anayasayı ancak mevcut Anayasanın tanımladığı ölçüde değiştirebilir. Anayasanın ilk dört maddesini değiştirmeye kalkarlarsa bu Anayasal rejime karşı bir darbedir, darbe girişimidir ve suçtur, bu çok nettir. Yapılabilecek tek şey şudur: “Biz bir kurucu parlamento kuracağız ve Anayasayı değiştireceğiz” derler ve seçime de bu şekilde giderler. Teknik olarak ancak böyle olur.”

Yani bu Anayasadan Türklüğü çıkarmak veya bu ülkede federe devlet kurmak öyle kolay değil. Bence kimse bunları yapmak için Anayasayı çiğnemeyi göze almaz. Bir de konuya şu açıdan bakmak lazım; bu ülkede Recep Tayyip Erdoğan’a bıyık yaptı diye 16 yaşında çocuk tutuklanıyor ama bu ülkeyi kurtarıp kurmuş olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret etmek neredeyse yasallaşacak hale geliyor. Yani Anayasadan önce hukukun üstünlüğü ilkesini mi sağlasak. Aynı konuşmada, “Her türlü tenkite açığız” diyorsunuz ama yeni olan olaylar hepinizin malumu. 2 hafta önce bizim partimizin üyesi olan kişilerin de arasında olduğu 27 genç tutuklandı ve 8 kişi hala hapisteler. Hatta 2 vatansever gazetecinin saçlarını kazımışlar. Evet, yanlış duymadınız. Saçlarını kazımışlar.

Bu gençlerin hapiste olmasının tek sebebi ülkeleri hakkında kaygılanmak, sığınmacı ve kaçak politikanızı eleştirmek ve bunları haber yapmak. Bu mu sizin eleştiriye açık haliniz? Üstelik yaptıkları haberler ulusal ve yerel basınlarda yayınlanmış haberlerdi. Buna rağmen tüm bu haberi yapanlar değil bu gençler tutuklandı. Bunları geçen hafta basın toplantısında anlattık ama değişen hala en ufak bir şey yok. Hukuk bu hale gelmiş siz hala Anayasayı değiştirmekten bahsediyorsunuz.

Bir de aynı konuşmanın devamında dediniz ki, “Ekonominin ruhunu oluşturan güven ve istikrar iklimini bozacak her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak durmalıyız.” Sayın Cumhurbaşkanı, iyi bilirsiniz ki hiçbir büyük şirket hukukun doğru düzgün işlemediği, yani hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı herhangi bir ülkeye gitmez. Yatırım yapmaz. Yani; önceliğiniz Anayasaya değişikliği değil hukukun kayıtsız şartsız üstünlüğünün, hükümetin en yukarıdan en aşağıya tüm kurumlarının kabulü ve yargı bağımsızlığı ile ancak oluşur. Şayet Anayasayla uğraşmadan önce hukukun üstünlüğü sağlanırsa yabancı yatırımcılar için daha güvenli bir ülke oluruz ve yatırımlar artar. Bu sayede açlık sınırında yaşayan milyonların, belki tok yatması sağlanır. Millet aç aç. Hükümette 2-3 yerden maaş alıp bunu beğenmeyen vekilinizin bir ayda kazandığını ancak bir senede evine götürebilen milyonlar var.

Ayrıca sizin bahsettiğiniz gibi bizim yaşadığımız krizin en büyük nedeni Covid-19 veya Rusya-Ukrayna savaşı değil. Bizim yaşadığımız krizin en büyük sebebi; AKP hükümetinin Suriye iç savaşı politikası neticesinde bu ülkeye giren sığınmacı ve kaçakların sayısının 13 milyonu, harcanan paranın miktarının ise 150 milyar doları bulmasıdır. Bir de aynı hükümetin bu yetmezmiş gibi diğer devletlere yaptığı 70 milyar dolarlık yardım da cabası. AKP hükümeti şayet bu paraları Türk milletine harcamış olsaydı, bu parayla emeklilerimiz, memurlarımız, polislerimiz, askerlerimiz; yani kısacası ömrünü bu ülkeye hizmete adamış milyonlarca insan maaş konusunda rahat olur ve bugün yaşanan ekonomik kriz olmazdı. Tabi bir de sizin ekonomik kitaplarına girecek muhteşem söyleminiz olan “Faiz sebep enflasyon sonuç” denkleminiz var. Lütfen artık kolaya kaçıp dış güçleri falanı filanı bırakın da, “20 yıldır eğrisiyle doğrusuyla biz yaptık. Hatalar da bizim” diyebilme cesaretini gösterin.

Şimdi gelelim dün yaşanana üzücü olaya. Öncelikle dün yaşanan olay için İçişleri Bakanlığı’na tekrar geçmiş olsun diyor ve yaralı polislerimize acil şifalar diliyorum. Bununla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında, “İçerde ve dışarıda son terörist de bertaraf edilene kadar mücadelemiz devam edecek” dedi. Evet, bu konuda taviz vermeden terörle mücadele edelim ama ülkede bu kadar sığınmacı, kaçak ve Afgan varken bu iş baya zor olacak gibi görünüyor.

Ayrıca siz Sayın Cumhurbaşkanının FETÖ ile yapılacak olan ciddi yaptırımlar konusunda dedikleriniz çok doğru. Kesinlikle bu ülkede bu ve benzeri yapılar bir daha olmamalı. Ama şunu anlamakta güçlük çekiyorum hem diyorsunuz ki, “Bu ülkede asla FETO yeniden dirilemeyeceği gibi benzer örgütlerin de yeni ihanetler sergileyebilmesi mümkün değildir” hem de bizim kulağımıza FETÖ’den yargılanan ve hatta hüküm giymiş olanların tekrar görevlerine yavaş yavaş geri döndüğüne dair bilgiler geliyor. Umarım yanılıyoruzdur.  Ve yine umarım bu konuda sizin yıllardır dediğiniz gibi, “Kandırıldık veya yanıltıldık” biz de diyebiliriz.

Avrupa Birliği konusunda ise sizlerin dediklerine katılıyorum. Çok bekledik ve bu kadar taviz vermemeliydik ama bunu vermemek ve dik duruş sergilemek için önce güçlü ekonomisi olan bir ülke olmanız gerekir. Ancak o zaman geçenlerde Polonya Başbakanının Avrupa Birliği’ne yaptığı konuşmayı yapabilirsiniz. Bu konuşmada Polonya Başbakanı aynen şöyle dedi: “En düşük işsizlik Polonya’da. En düşük borcu olan ülke Polonya. Yani bize, eğitimli mülteci ihtiyacı saçmalığını bastırmaya kalkmayın. Çünkü bizim, sizin mülteci doktorlarınıza veya mühendislerine ihtiyacımız yok. Hepsi sizin olsun ve onlara ödemeyi siz yapın. Çünkü neden biliyor musunuz? Bizde terör olayı yüzde sıfır. Bunun nedeni de bizim ülkemizde hiç kaçak sığınmacı veya mülteci yok.” İşte, dik duruş, Avrupa Birliği’nin karşısına çıkıp, “Senin sığınmacı çöplüğün olmayacağım” diyebilecek güce sahip olmaktır.” dedi.

Henüz yorum yapılmadı...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Haberler

Yazarlar

Dünya